• 6130
    PAYLAŞIM

İnci Holding, örnek bİr model oluşturuyor

Bakış Açısı 15 ŞUBAT 2016 PAZARTESİ
Ece Doğru

Kurumsal İletişim Uzmanı

İnci Holding, örnek bİr model oluşturuyor

Sizce şirketlerde kurum kültürü ve değerlerin önemi nedir?

İnanılmaz önemli. Çünkü bir kuruma gittiğinde oluşmuş olan kurum kültürü negatifse, problemliyse baktığında herkesin yüzüne ve davranışlarına bu yansıyor. Öteki tarafta kurum kültürü doğru oturmuşsa davranışlar da farklı. Gelenler bu kurumun kültürüne ve değer kavramlarına bakarak davranıyorlar.

Kurum kültürü sadece şirketlerde değil ülkelerde de var. Ülkelere bakıldığında üretim kültürleri var mesela. Başka kültürler de var tabii. Mesela Avrupa’da güven kültürüne baktığınızda, en yüksek olduğu yer Finlandiya. Araştırmalar birbirine en az güvenen Avrupa ülkesinin ise – Türkiye’yi bu kategorizasyon içine almıyorlar- Portekiz olduğunu gösterdi. Ve baktığınızda eğitim sisteminin en iyi olduğu ülke de Finlandiya. Eğitim iyi ise ülkedeki kültürde aynı oranda iyi oluyor.

Hocam araştırmalar ne kadar gerçektir? Araştırmayı desteklemek için bir deney yaptılar. Avrupa’nın 16 başkentinde 12 ayrı parka cüzdanlar yerleştirdiler. Her birinin içerisinde 100 Euro bulunmakta. 12 farklı parktaki 12 cüzdanı da Finlandiyalılar karakola getirdi. Portekiz de ise bir tane cüzdan geldi. O cüzdanı da Hollandalı turist bir çift getirdi. Bunu Portekizli kötüdür diye değil sadece bir araştırma sonucu olarak söylüyorum. Şimdi dönüp Türkiye’ye baktığınızda insanlar televizyonları açıyor, yollara bakıyor bir kültür görüyorlar. Ve bu kültürün saygıya yönelik mi, kurallara uymaya yönelik mi, adalete ve insanlığa yönelik mi bilgiye değer verme üzerine mi yoksa çalıp çırpma, hırsızlık, kandırma, bedavadan kazanma üzerine mi olduğunu bence herkes görüyordur. Benim böyledir şöyledir diye anlatma ihtimalim yok. Ama David Hotham diye bir adamın 1974 te yazdığı “Türkler” adında bir kitabı var. Milliyet yayınlarından çıkmış. Kitabi babamın kütüphanesinde buldum. Adam 4 yıl Türkiye’de kalmış. 1969 da gazeteci olarak gelmiş. Bütün Anadolu’yu dolaşmış. Adamın çok ilginç bir tespiti var. Anadolu da bütün evlerin kapısının açık olduğu ve çok şaşırdığını söylüyor. Kapılar neden açık, hırsızlık olmuyor mu? Diye sorduğunda ise gülmüşler ve neden açık olmasın ki, niye insanlar birbirinden bir şey çalsın, demişler. Kapısı kilitli bir evin ise mutlaka paspasının altında anahtar olduğunu söylüyor. Şimdi dolaştığımızda çelik kapısız ev bulmak artık mümkün değil.

En büyük dertlerimizden biri, birbirimize olan güvenimizi kaybettik. Dünya güven endeksinde 54.sıraya düştük. Ama bu ülkede yaşıyorsam çocuklarımın bir yerlere güvenerek gitmesini çok istiyorum.

Ben çok siyasetten anlamam En son gördüğüm sahne Fransa da ölen insanlar vardı ve bir milli maç yapıyorduk onların bütün değerlerini temsil eden milli marşları sırasında İstanbul’da statta herkes ıslıkladı. Ölen insanların arkasından saygı duruşu yapılırken dini sloganlar attılar. Bu çok acayip bir durum.

Şirketlere baktığınızda, şirketlerinde kültürleri oluyor. İçerde patron üç kâğıtçı, adaletsiz, karaktersiz birisi ise o da yansıyor. Doğru insansa o da yansıyor.

İnci Grubu’na baktığımda, Cevdet İnci gibi pırıltı var. Çok iyi şeyler bıraktı geriye. Herkese ilkeler bıraktı. Çaba göstermenin, emek vermenin ne olduğunu gösterdi. İnsanlar kitaplarını okumuştur diye düşünüyorum. Ben hayatıyla ilgili kitabı okudum. Orada sıfırdan nasıl başladığını anlatır. O günkü onun emeği bugün pek çok insanın istihdamına yönelik. Bu yüzden kurumların değerlerinin her şeyden daha önemli olduğunu düşünüyorum.

Biz İnci Holding olarak kurumsal değerlerimizi saygılıyız, değer katarız, sürekli gelişiriz ve sonuç odaklıyız olarak belirledik. Her biri hakkında düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Maddeleri tek tek anlatmayayım. Çünkü bizim mesela kendi kurumumuzun değerleri var. Başka bir kuruma gidiyorsun onlarında kendi değerleri var. Önemli olan duvarlara ne değerleri yazdığınız değil, yönetimde insanların ve çalışanların bu değerleri ne kadar sahiplendiğidir. İnci Grubunu baktığımda gerçekten bu değerlere karşı bir sahiplenme var.  Beş tane kız kardeş omuz omuza çok büyük bir model ve örnek oldular diye düşünüyorum, birçok aile şirketinde problemler yaşanırken. İnsanlar duvarlardaki değerlerin peşinden gitmezler, liderlerin peşinden giderler. Ama liderleri lider yapan da o değer kavramlarıdır. Bildiğim bu. Eğer lider dediğiniz adamlarda –siyasette, hükümette, şirkette- değer kavramları yoksa insanlar paranın, yolsuzluğun kısaca başka şeylerin peşinden giderler.

İskoçların güzel bir sözü vardır. “Çocuklar dudaklarınızı değil, ayaklarınızı izlerler.” Biz Türkler de “Dost başa, düşman ayağa bakar” diyoruz. Ama öteki yanda gerçekten liderlerin tavrı çok yansıyor. Ben bunun İnci Grubunda gerçek olduğunu çok yakından izliyorum.

Kişisel farkındalık ve gelişim için çalışmalar yaptığınızı görüyoruz. Bu konuda bizlere tavsiyeleriniz nelerdir?

Benim bu konuda çalışmam yeterince var mı, bilmiyorum. Yazdığım, hayat üzerine olan kitapları belki bu anlamda kategorize ettiniz.

Birkaç kişisel gelişim kitabı okumaya kalktım. Gerçekten okuyamadım kitabı. Çünkü kitaplarda bazı şeyler görüyorum. İnsanlara gerçekten menü muamelesi yapıyorlar. Herkesin karakteri farklı, duyguları ve potansiyeli farklıdır. Bütün bu farklı insanlara aynı modeli ortaya koyup “başaracaksın, şöyle başarırsın, cep telefonunu böyle yenilersin” diye hırs empoze edersen; ortalıkta birbirinin üzerine basmaya çalışan, birbirinin üzerinden para kazanmaya çalışan hırs küpü insanlar yaratırsın. “Birisi yaparsa, sen de yaparsın” gibi sloganlar var. İnsanları dolduruşa getiriyorlar. ABD’li bir yüzücü var, Michael Phelps. Bir yarışmada sekiz madalya alarak rekor kırdı. Adamın ayak numarası 54. Allah paleti baştan vermiş adama. Sense insanları dolduruşa getiriyorsun “o yaptıysa sende yaparsın” diye. Ancak öyle değil. Herkesin mutlu olacağı şey farklı. Bu yüzden kişisel gelişim okuyacağınıza Mevlana okumanın, arkeoloji okumanın, hayatta başarılı olmuş kişilerin hayatlarını okumanın -amaç onlar gibi başarılı olmaksa eğer- ve onlardan dersleri kendi başına çıkarmanın daha doğru olduğunu düşünüyorum. Adamlar gelip size ders vermeye kalkıyorsa, bilin ki üzerinizden dolarları kazanmaya çalışıyorlardır. O Amerikan kitaplarının hepsinde para, başarı, hırs anlatıyorlar. Dostluk, kardeşlik, insanlık, efendilik, yardımlaşma kelimeleri kesinlikle geçmiyor. Şu anda dünyadaki gelirin %99unu nüfusun %1i yiyor. Kişisel gelişim dedikleri kapitalizmin alt yapısıdır. Bu ülkenin değerlerinin çok dışında bilgileri bu insanlara empoze edip dolduruşa getirmenin çok gereği olmadığını düşünüyorum.

Uğur böcekleri projeniz yurt genelinde oldukça başarılı ilerliyor. Bu proje hakkında sizden bilgi alabilir miyiz?

Uğur böcekleri projesi yaklaşık yedi yıl önce başladı. Bu işi bir ekip olarak yürütüyoruz. Temel olarak yaptığımız şey aslında beş tane değeri yaymaya çalışmak. Dürüstlük, iş kalitesi, girişimcilik, hoşgörü ve yurt sevgisi.  Bu projenin başlangıcı küçük iyilik fikirleridir. Birçok insana eğitici eğitimleri verdik. Özellikle çocuk esirgeme kurumlarına, yatılı bölge okullarına ve devlet okullarına gitmeye çalışıyoruz. Bu eğitimlerde 100 kişiyi eğiten turuncu uğur böceği oluyor, 500 kişiyi eğiten kırmızı, 1000 kişiyi eğiten ise bordo uğur böceğimiz. Bizler mavi uğur böcekleriyiz. İhtiyacı olan yerlere gidip eğitimlerimizi veriyoruz.

Bunun dışında da küçük iyilik fikirleri adı altında birçok insanın kendi projesini hayata geçirmesi için destek sağlıyoruz. En son Ahsen diye bir kızımız Denizli’de kendi mahallesine açık kütüphane kurdu. Çocuklar geliyor kitap bırakıp kütüphane içindeki kitapları alıyorlar. Böylece kitap paylaşımı yapıyorlar. Yani buna benzer projelerimiz var. Pek çok yerde ağaçlar dikiliyor, balıkları kurtarmak için insanlar projeler gerçekleştiriyor. Doktor Serkan şu anda Adana bölgesinde bütün devlet okullarında çocuklara ilk yardım eğitimi veriyor. Zor bir durumda kaldıklarında hayat kurtarabilsinler diye. Bir de kızlar basketbol oynayabilsin diye bir kız basketbol takımı kurduk. Herkes kendi alanıyla ilgili küçük bir iyilik fikri gerçekleştiriyor. Bizde buna destek vermeye çalışıyoruz. Hiçbir yerden sponsorumuz yok. Bir dernek kurduk.

Şu ana kadar ücretsiz verdiğimiz eğitim sayısı 271.000 kişiyi geçti. 2800 ü aşkın ücretsiz konferans verdik. 77 tane de proje gerçekleştirildi. Projeyi tanıtmak için çok çaba göstermiyoruz aslında. Hatta projeye başvuranlara çoğu zaman löseve, temaya, vakıflara destek vermeleri yönünde önerilerde bulunuyoruz. Organize iyiliğin çok değerli bir şey olduğuna inanıyorum. Bizlerin de bunu yapması gerektiğini düşünüyorum.

Türkiye’de aile şirketlerindeki başarı/başarısızlık nedenleri sizce nelerdir?

Biraz önce bir ziyaretçim vardı. Bir aile şirketinin ikinci kuşağı. O anlatıyordu “Hocam, damat böyle dedi, kayınpeder böyle dedi, babam böyle dedi”. Bunlar bitmez.

Türkiye deki şirketlere baktığınızda %90 üzerinde aile şirketi var. Başarılı aile şirketlerinde ilkeler çok net konmuş oluyor. Dışardan kesinlikle profesyonel hizmet alınıyor. Çünkü en kilit sorunlardan bir tanesi bu.

Osmanlıya baktığınızda aslında bir aile şirketi yapısı vardır. Yani kuşaktan kuşağa geçiyor. Niye sadrazamı aileden atamadılar? Niye veziri aileden atamadı? Çok akıllıca bir şey yapıyor. Bugün bakıldığında aile şirketlerinde şöyle bir sorunla karşılaşabiliyoruz. Bütün görevleri aileden insanlara veriyorlar. Ancak bunu yaptığın an 80 milyonluk Türkiye’de 30 kişiyle yetenek yönetmiş oluyorsun. Facia bir durum. Aile tepede değerleri yönetir, belki bir tane de aileden çok yetenekli birini atarsın işin başına. Ama profesyonellere çok büyük değer vermek lazım.

Türkiye’ye baktığınızda ortaklıkların %98i 7. yılında bitmiş oluyor, aile şirketlerinde 3.kuşağa devreden ise inanılmaz az. Cumhuriyetten önce kurulmuş olup hala yaşayan 50 şirket civarında var. O zaman belirgin bu işi yönetemediğimiz.

Oysa gerçekten ilkeleri çok doğru koyduğunuzda aile şirketleri harikalar yaratabilir, çok başarılı olabilir. O ilkeleri koymadığınızda ise aileyi bir arada tutan bireyler gittiği anda aile dağılır.

Bugün İnci Grubunda kurucu Cevdet Bey yok, kurum hala büyümeye devam ediyor. Demek ki ilkelerle ilgili doğru bir şeyler var. Arada mutlaka dışardan danışmanlıkla doğru mu gidiyoruz yanlış mı gidiyoruz sorusuna cevap aramakta büyük fayda var. Çünkü şaşıya sormuşlar “şaşılar çift görür doğru mu” diye. Şaşı demiş ki “öyle bir şey olsa bak burada ki iki kuşu dört tane görürdüm”. Bakmışlar bir kuş var orda.

Ben kendim için de anlatıyorum bunu. Kendi kurumumda bazen hiçbir şeyi doğru görmüyor olabilirim dışardan birisi çok daha doğru anlatabilir diye düşünüyorum 

Ahmet Şerif İzgören kimdir? 

1965 yılında İzmir’de doğdum. Kuleli Askeri Lisesi’nin ardından 1987’de Hacettepe Üniversitesi İngiliz Dil Bilimi bölümünden mezun oldum.  

Türk Silahlı Kuvvetleri’nde üsteğmen rütbesine kadar görev yaptım. 1991 yılında  TSK’ dan istifa ederek ayrıldım. Ankara Üniversitesi TÖMER’in Bursa’daki kurucu müdürlüğünü yaptım, daha sonra özel sektörde iki şirkette genel müdürlük görevinde bulundum.  

1996 yılında şuan İzgören Akademi olan Academy Internatıonal’ı kurdum. 1998-2003 yılları arasında, İngiltere’deki Northampton Üniversitesi Sunley Management Center’la iş birliği projesini yürüttüm. 2001 yılında, bir yıl KKTC’de Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde öğretim üyeliği görevinde bulundum. 

İzgören, İngiltere, Danimarka, Almanya, Avusturya gibi ülkeler de dâhil olmak üzere 2000’i aşkın eğitim ve seminer verdim. Türkiye Uğur Böcekleri Programının kurucu liderliğini yaptım. Programın amacı; dürüstlük, iş kalitesi, girişimcilik değerleriyle birlikte hoşgörü ve yurt sevgisi ilkelerini yaymaktır. Programa katılan gençler aldıkları eğitim sonrası Çocuk Esirgeme kurumları, ceza evleri, ilköğretim okulları ile Anadolu’nun birçok kasaba ve köyünde 180.000’ni aşkın vatandaşımıza ücretsiz eğitimler vermiştir. Türkiye Uğur Böcekleri Programı kapsamında ben de gönüllü bir uğur böceğiyim. 

Vizgo.net Etkili İletişim, Avcunuzdaki Kelebek Canlı Seminer, Dikkat Vücudunuz Konuşuyor, Profesyonel Yönetim Becerileri, Takım Çalışması, Sunum Teknikleri ve Avcunuzdaki Kelebek setlerinde eğitmen olarak yer almaktayım. 

Hala İzgören Akademinin de içinde bulunduğu beş şirketin yönetim kurulu başkanlığı görevini yürütmekteyim. Ayrıca yayımlanmış yirmi kitabım bulunmaktadır. 

Yorumları Oku
Siz de fikrinizi paylaşın
Güvenlik kodunu giriniz